Вікторія Беше - Чаво, Вікторія Беше
Шрифт:
Інтервал:
Добавити в закладку:
Aslan altı yaşındayken hayatına Çavo girdi — kanatlarında siyah benekler olan minik, turkuaz renkli bir muhabbet kuşu. Başında sarı tüyleri, gözlerinde ise içeriden parlayan bir ışıltı vardı. Aslan ona sık sık "Sarı kafa" derdi.
— Gülüyor, — dedi Aslan, muhabbet kuşunu ilk gördüğünde. — Bu kesinlikle bir gülüş.
Çavo gerçekten de gözleriyle gülümserdi. Aslan’a birbirine çok benzeyen iki kuş gösterildi ama o hemen Çavo’yu seçti — hayatını değiştirecek olan o özel kuşu.
Aslan, Çavo’nun kırk beş günlük olmasını ve onu yanına alabileceği günü sabırsızlıkla bekliyordu. O gün geldiğinde, sabahı heyecanla geçirdi, çünkü içten içe bunun yıllarca sürecek bir dostluk olacağını hissediyordu.
Çocukla kuş arasında özel bir bağ oluştu. Çavo başını çevirdiğinde, kafeste zıplarken “Çavo-Çavo, seni seviyorum” dediğinde, oda sanki daha aydınlık oluyordu — hatta kapalı havalarda bile. Aslan her sabah kafesi açmaya alışmıştı, ve Çavo hemen omzuna konar, kendi önemli dilinde cıvıldardı. Ama çoğunlukla insan gibi, özellikle de Türkçe konuşurdu. Aslan, Çavo’ya şunları öğretmişti:
— Günaydın!
— Benim gibi bir kuş yok. Ben bir kuş muyum?
— Mutlu ol! Mutlu ol! Mutlu ol!
— Kakoşşş, seviyorum.
— Kral Çavo, kral!
— Paşa Erol!
Ve daha birçok şey... Sanki Aslan ne derse, Çavo tekrar edebiliyordu.
Birlikte kahvaltı ederlerdi: Aslan yulaf lapası, Çavo ise havuç parçası yerdi, bazen de yumurta ve peynir.
Birlikte oyun oynarlardı: Aslan lego ev yapar, Çavo onu yıkmaya çalışırdı. Akşamları birlikte televizyon izlerlerdi — Çavo çocuğun omzuna oturur, çizgi filmleri dikkatle izlerdi. Zaman zaman kahramanların sözlerini ince sesiyle taklit ederdi.
Zaman geçti. Çavo büyüdü, Aslan da onunla birlikte büyüdü. Ama değişmeyen bir şey vardı — onların dostluğu. Artık Aslan on iki yaşındaydı, ama okuldan sonra eve koşarak gelip Çavo’ya sırlarını anlatırdı. Neyse ki, kuş bir sırrın başkalarına söylenmeyeceğini anlardı.
— Mutlu ol! — bu, muhabbet kuşunun en sevdiği cümleydi. En beklenmedik anlarda söylerdi: Aslan sınavdan dolayı gerginken, çorap eşini bulamazken ya da annesiyle tartıştıktan sonra yerde sessizce otururken.
— Mutlu ol! Mutlu ol! Mutlu ol!— diye tekrar ederdi Çavo, ve Aslan gözyaşları arasında gülümserdi.
Sonra... her şey sessizleşti.
Bir gün Çavo hiçbir şey söylemedi — ne Türkçe, ne Ukraynaca, ne de kuş diliyle... Kafesinde yatıyordu, tüyleri dağınıktı ve hiçbir şeye tepki vermiyordu. Veteriner bunun bazen olduğunu, vedalaşma zamanının geldiğini söyledi — Çavo altı yaşındaydı ve altmış günlük fazlası vardı.
Aslan uzun süre kafesin yanında oturdu. Sonra ağladı. Hayatında hiç bu kadar ağlamamıştı. Sanki kalbinin bir parçası onunla birlikte gitmişti...Günler geçti. Sessizlik can acıttı. Ama kafasında hep aynı ses yankılandı:
— Mutlu ol! Mutlu ol! Mutlu ol!
Başta Aslan buna kızdı. Her şey acırken nasıl sevinilir? En iyi arkadaşını kaybetmişken nasıl gülümsenir?
— Mutlu ol! Mutlu ol! Mutlu ol! — diye yankılandı kafasında, küçük sarı bir kelebeği pencerede gördüğünde.
Aslan’a öyle geldi — ya da belki gerçekten öyleydi — kelebek tam Çavo’nun oturmayı sevdiği yere kondu.
Çocuk gözyaşları içinde gülümsedi. O gün, bir haftadır ilk kez, Çavo’nun tüylerini sakladığı kutuyu açtı — tüy dökme zamanı toplamıştı. Elinin avucuna bir turkuaz tüy koydu ve şöyle dedi:
— Günaydın, Çavo. Sevinmeyi öğreniyorum.
Çavo geri dönmedi.
Ama Aslan onun bir yerlerde olduğunu hissediyordu. Belki sarı bir kelebek olarak, belki yeni bir kuş olarak... Belki de, gözleri tıpkı Çavo’nun gözleri gibi gülen bir çocuk olarak.
Aslan, o küçük, cıvıldayan, aydınlık arkadaşının bir zamanlar ona öğrettiği gibi her yeni güne sevinerek uyanmayı öğrendi.
Kahraman Bey'e ithaf edilmiştir
Кінець
Увага!
Сайт зберігає кукі вашого браузера. Ви зможете в будь-який момент зробити закладку та продовжити читання книги «Чаво, Вікторія Беше», після закриття браузера.